Siyaset

İYİ Partili Sezgin, TSK’nın Aden Körfezi’nde görevlendirilmesi tezkeresi hakkında konuştu

İYİ Partili Sezgin, TSK’nın Aden Körfezi’nde görevlendirilmesi tezkeresi hakkında konuştu

NAZLI ALTINAYAR-İYİ Parti Aydın Milletvekili Aydın Adnan Sezgin, TSK deniz unsurlarının Aden Körfezi, Somali karasuları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde görev süresinin 10 Şubat 2022’den itibaren 1 yıl daha uzatılmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerinde konuştu.

Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen mecliste, İYİ Parti Grubu adına söz alan Sezgin, açıklamasında bir çok önemli noktalara değinerek, İYİ Parti olarak tezkereyi destekleyeceklerini belirtti.

Milletvekili Sezgin, grup adına yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı :

Aden Körfezi, dünya deniz ticareti açısından büyük öneme sahiptir; bu, hepimizin malumudur. Yılda 400 civarında bandıralı ya da Türkiye bağlantılı ticaret gemisi bu bölgeden, bu noktadan geçiş yapmaktadır. Silahlı Kuvvetlerimiz de 2009 yılından bu yana bölgede Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları çerçevesinde ifa edilen deniz haydutluğuyla mücadele faaliyetlerine iştirak etmektedir. Meşruiyetini Güvenlik Konseyi kararlarından alan bu tür faaliyetlere katkıda bulunmak Türkiye’ye yakışan bir görevdir. Bu tutum cumhuriyetimizin geleneksel dış politikasıyla da uyumlu bir tutumdur. Bu çerçevede İYİ Parti olarak tezkereyi destekleyeceğiz.

“Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yemen’de Suudileri cesaretlendirerek katliama destek vermiştir”
Yemen’deki savaşın başladığı 2015 yılından bu yana 10 binden fazla çocuk hayatını kaybetmiştir bu bölgede. Çatışan tarafların çocukları silahaltına aldığı bilinmektedir. Ülkede dünyanın en büyük insani krizlerinden biri yaşanmaktadır. Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve İran arasındaki bölgesel güç mücadelesine sahne olan bu alanda sivilleri yok sayan bir yaklaşım izlenmektedir.

AK Parti iktidarı Yemen krizi başladığında yanlış bir yaklaşım izlemiştir. Sayın Cumhurbaşkanı, 2015 yılında bir gece yarısı Suudi Arabistan öncülüğünde gerçekleştirilen bombardıman ardından, müdahaleyi desteklediğini belirtmişti. Hatta “Durumun gidişatına bağlı olarak lojistik destek vermeyi düşünebiliriz.” şeklinde bir açıklamayla Suudileri cesaretlendirmiş, Yemen’i savaş alanına çevirenlere destek vermiştir. Bugün Yemen’in içinde bulunduğu durum, bölgesel ve küresel aktörlerin bu ve benzeri tutumlarının da bir sonucudur. O dönem, iktidarın Suudi Arabistan muhibbi olduğu dönemdi. İktidarın Suudi Arabistan’la ilişkileri Yemen savaşının başladığı dönemden bugüne oldukça çalkantılı bir seyir izlemiştir. İktidar, Suudilerle tutarsız ve öngörülebilirlikten hayli uzak bir ilişki çerçevesi tercih etmiştir.

“Gelin arkadaşlar, sizleri barıştırayım” şeklinde arabuluculuk yapılmaz
Sayın Cumhurbaşkanı Ukrayna sorunu için geçtiğimiz kasım ayında yaptığı ara buluculuk teklifini de geçtiğimiz günlerde tekrar gündeme getirmiştir. Ukrayna’da ara buluculuk niyetini aleni bir şekilde açıklamadan önce Dışişleri Bakanlığına danışmış mıdır? Bu soruyu Dışişleri Bakanlığına 2 defa sordum; aydınlatıcı cevap alamadım. Altyapısı hazırlanmadan ve ilgili taraflarla görüşmeden yapılan bu gibi çıkışlar devletlerin itibarını aşındırma riski taşımaktadır. Sayın Erdoğan’ın kasım ayındaki ara buluculuk teklifine Kremlin sözcüsü, Türkiye’nin Ukrayna’nın doğusundaki sorunun çözümüne yardımcı olacağına inanmadığı yanıtını vermişti. Geçtiğimiz haftalardaki ara buluculuk teklifiyse yine daha nazik bir şekilde reddedilmiştir.

Türkiye, Minsk Anlaşmalarını uygulama konusunda Ukrayna’yı ikna etmeye davet edilmiştir. Rus sözcü “Türk ortaklarımız Ukraynalılara etki edip onları önceden yapılmış anlaşmalarla yükümlülüklerini yerine getirmeye teşvik edebilirlerse, bunu sadece memnuniyetle karşılarız.” ifadelerini kullanmıştır. Türkiye’nin bu teklifi Cumhurbaşkanı düzeyinde seslendirmiş olması amatörlüktür, gerçekleşme olasılığı da hayli düşüktür. Daha önceki ara buluculuk teklifi sonrasında da dile getirdiğim gibi, bu tür teklifler ancak stajyer devlet adamları tarafından yapılabilecek nitelikte egzersizlerdir. Evet, Türkiye mevcut gerginliğin azaltılmasına katkıda bulunabilir ancak bu yolda çaba harcarken dünyada olup bitene dair farkındalık eksikliğini ortaya koyan boş çıkışlar yerine, kurumsal akla dayalı diplomasi hayata geçirilmelidir. Yaşananlar hem uluslararası ilişkilerimiz hem ekonomimiz hem de uluslararası siyaset açısından çok ciddi bir kriz ve sınamadır. Türkiye bu sınamayı, ittifak ilişkilerini göz ardı etmeden, Dışişleri Bakanlığının kurumsal hafızasını kullanarak aklıselimle ve diplomasi çerçevesinde ele almalıdır. Krizin çözümüne katkıda bulunmak için doğru yöntemler kullanılmalıdır. Bunun yolu “Gelin arkadaşlar, sizleri barıştırayım.” türünde açıklamalar yerine etkin diplomasi ve uygulamalardan geçmektedir.

Sayın Cumhurbaşkanı yarın Ukrayna’ya bir ziyarette bulunacaktır. Rusya Devlet Başkanı Putin’in de Pekin’de düzenlenen olimpiyat oyunlarının ardından Türkiye’ye gelebileceği belirtilmektedir. Bu ziyaretler iddialı bir şekilde seslendirilmiş olan ara buluculuk teklifiyle bağlantılı olarak değil kurumsal yapılar çerçevesinde gerçekleşecektir. Sayın Cumhurbaşkanının Ukrayna ziyareti Türkiye ve Ukrayna ilişkilerinin otuzuncu yılı kapsamında düzenlenecektir. Putin’in öngörülen ziyaretiyse iki ülke arasında yıllık bazda tertiplenen ve geçtiğimiz yıl Rusya’da yapılan üst düzeyli stratejik konsey toplantısı kapsamında bir ziyarettir. Her iki ziyaret çerçevesinde yapılacak olan görüşmelerin az önce belirttiğim unsurlar vasatında Ukrayna’da yaşanan krizin çözümüne katkıda bulunmasını temenni ediyoruz. Ukrayna meselesinde Türkiye’nin yapabileceği katkı değerlendirilirken her hâlükârda ne kadar katkıda bulunabileceğimiz iyice hesaplanarak adım atmamız gerekmektedir. Gerçek manada bir katkıda bulunabilmemiz ve bu katkının optimum olabilmesi, çatışma ihtimalinin ortadan kaldırılmasına yardımcı olabilmemiz için bizim, neye, ne oranda katkıda bulunabileceğimizi iyi hesaplamamız gerekmektedir.

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL